Karadeniz'den Adriyatik’e Türkiye etkisi

Bazı diplomatik hamleler vardır ki, sessiz sedasız gerçekleşir ama etkisi yıllarca sürer. Türkiye’nin Üç Deniz Girişimi’ne stratejik ortak olarak dâhil olması da tam olarak böyle bir adım. Yalnızca jeopolitik dengelere değil, enerji ve dijitalleşme geleceğimize de yön verecek çapta bir gelişme.
Hatırlayalım: Üç Deniz Girişimi, Baltık, Adriyatik ve Karadeniz’e kıyısı olan, ağırlığı Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden oluşan bir ekonomik ve altyapısal iş birliği projesi. AB desteğiyle 2015’te başlatılan bu platformun ana hedefi; enerji, ulaşım ve dijitalleşme alanlarında bölge ülkeleri arasında altyapı bütünlüğü sağlamak. Bu, kulağa teknik bir detay gibi gelebilir ama işin özü şudur: Bu girişim, geleceğin Avrupa’sını şekillendiren stratejik bir kalkınma planıdır.
Bugün 550 milyar avro gibi devasa bir altyapı ihtiyacından söz ediyoruz. Avrupa'nın doğusunda, Batı ile kıyaslandığında oldukça geri kalmış yol, enerji ve dijital altyapı alanlarında önümüzde bir fırsatlar haritası var. Ve işte Türkiye, bu haritanın merkezine doğru yelken açıyor.
Türkiye’nin bu girişime “stratejik ortak” sıfatıyla katılması yalnızca sembolik bir gelişme değil. Bu statü, Türkiye’ye sadece gözlemci değil, yönlendirici ve ortak uygulayıcı rolü kazandırıyor. Via Carpatia Otoyolu gibi kıta ölçekli projelerde İstanbul’un son durak olması, Türkiye’yi Avrupa’nın lojistik omurgasının ayrılmaz bir parçası hâline getiriyor. Bu koridor sadece malları değil, dijital veriyi ve enerji hatlarını da taşıyacak.
Türkiye artık Avrupa’nın yalnızca doğusunda bekleyen bir aktör değil, Avrupa’nın enerji ve dijital geleceğinin ortağıdır.
Karadeniz’in güvenliği, enerji arzının istikrarı ve Doğu Avrupa’daki dijital dönüşüm… Türkiye, tüm bu başlıklarda deneyim sahibi ve kritik roller üstlenmiş bir ülke. Bölgedeki ülkeler, NATO’da Türkiye’nin savunma rolünü zaten takdirle izliyordu. Şimdi bu diplomatik güven, ekonomik ve altyapısal ortaklığa dönüşüyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun Varşova’daki zirvede Türkiye’yi temsil etmesi, bu sürecin ciddiyetini ve uzun vadeli planlamalarını açıkça gösteriyor. Üstelik bu girişimde sadece AB ülkeleri değil, ABD, Japonya ve Körfez ülkeleri gibi küresel oyuncular da masa başında. Türkiye’nin burada olması, dünya sahnesindeki etkin diplomatik gücünü bir kez daha kanıtlıyor.
Bölgesel Rönesans mümkün
Eğer bu süreç doğru okunursa, Üç Deniz Girişimi Türkiye için yalnızca dış politika değil, içeride de ciddi fırsatlar sunabilir. Anadolu’daki sanayi şehirlerinin Avrupa ile entegrasyonu hızlanabilir. Türk müteahhitlik sektörü yeni ihalelere imza atabilir. Yüksek teknoloji, fiber altyapı, 5G ve yeşil enerji yatırımları gibi alanlarda Türk girişimcileri için yepyeni kapılar aralanabilir.
Bu girişim; sadece yolları değil, diplomasiyle kalkınmayı, vizyonla altyapıyı birleştiren bir çağrıdır. Ve Türkiye, bu çağrıyı doğru zamanda, doğru şekilde karşılamıştır.
Bundan sonrası bizlere, yani hem devlet aklına hem de özel sektöre düşüyor. Çünkü bu sadece bir “stratejik ortaklık” değil; Türkiye için yeni bir Avrupa perspektifidir.
Yarınlara taş köprüler kurmak için doğru adımlar atıyoruz. Üç Deniz Girişimi de o adımlardan biridir. Ve bu yol, Karadeniz’den Adriyatik’e, Türkiye’nin aklıyla, gücüyle ve vizyonuyla ilerleyecektir.