Sanal ya da doğal yaşam!

Post modernizm ne kadar kıymetli bir yaşam biçimiymiş meğer!
Zerreden, kürreye kadar teknolojiye boğulunca daha iyi anlaşılıyor.
Bu kadar teknoloji fazla!
İnsanın yaratılış formuna, fıtratına ve doğasına zarar veriyor. İnsani vasıflarını ve duygularını aşındırıp yok ediyor teknoloji.
Müzmin bir sanallığa mahkum ederek, gerçeklikten uzaklaştırıyor insanı..
Toplu ulaşım araçlarında, özellikle çocukların ve gençlerin ellerinde cep telefonu, kulaklarında kulaklık, adeta trans haline girmiş ve dünyadan kopmuş oldukları hepinizin gözüne takılmıştır.
Teknoloji bağımlılığı bir çeşit uyuşturucudur!
Tıpkı diğer uyuşturucular gibi bu da insan zihni dumura uğratarak sağlıklı düşünmeyi engellemektedir.
Yaymış olduğu radyasyonda cabası!
İnsan fıtratı doğallığa aşinadır. Sindire sindire, yavaş yavaş yaşamaya, gördüklerini ve yaşadıklarını hazmederek lezzet almaya proğramlıdır duyguları.
Modern hayat, son teknolojik gelişmelerle birlikte hayatı o kadar hızlandırdı ki; her şeyi sanal bir çerçeve içerisine hapsederek, tüm insani rutinlerimizi darmadağın etmek üzere.
Tatile giderken dahi bilinçaltımızda yeni yerler keşfetmek, gezmek, görmek ve eğlenmekten ziyade, çekeceğimiz selfiyi, sosyal medyada yayınlayacağımız fotoğrafları düşünüyoruz.
Teknolojinin elbette insanlığa sağladığı kolaylıklar ve faydalar çok fazladır. Ancak öte yandan tüm insani yönlerimizi, kuşaktan kuşağa aktarılan tecrübe ve insan merkezli birikimlerimizi yok eden zararlarıda çok fazladır.
Tüm bu hengamede teknolojinin sahteliğinden, post modern bir yaşamın doğallığına sığınmak istediğiniz olmuyor mu hiç?
Benim oluyor!
Tertemiz bir dağ havasında, ya da küçük bir göl kıyısında kendimle kalabileceğim, beynime düşünmesi için fırsat verebileceğim, bilgi birikimimi sonuna kadar zorlayabileceğim, doğal yeteneklerimi kullanabileceğim doğal bir yaşamın kollarında sarmalanmak fikri hakikaten çok konforlu ve özel olurdu...