İstanbul
KAPALI
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Gram Altın (Kapalı Çarşı) currency
3.834,69
-0,56%

Kısa bir 28 Şubat hikayesi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bu yazıyı kalem aldığım tarih 28 Şubat. 

Bir  28 Şubat mağduru gazeteci olmanın duygusal atmosferinde geçmişe doğru bir yolculuk yapmak istedim. 

Üzerinden o kadar çok zaman geçti ki, ve bu zaman içerisinde husule gelen birçok badire, 28 Şubat'ı gündemin dışına itiverdi. 

17-25 Aralık olayları, gezi kalkışması, 15 Temmuz darbe girişimi, tüm dünyayı kapatan pandemi hadisesi ve 6 Şubat'ta meydana gelen elim deprem felaketi!..

Sıradan bir coğrafyanın sıradan bir ülkesinde yukarıda saydıklarımın her biri, o ülkeyi en az 20 sene geriye götürecek büyük badirelerdir. 

Tüm bu yaşananların arasında 28 Şubat post modern darbesinin gündemden düşmesi doğal ve hayatın akışına uygun. 

Birkaç sene öncesine kadar bazı televizyon ve basın kuruluşları, donemin mağduru bir gazeteci olarak beni 28 Şubat öncesi arayarak, o günlerle ilgili yaşadıklarımızı sorarlar bizimle röportaj yaparlardı. Son birkaç yıldır 28 şubat'la ilgili hiç kimse ne arıyor ne soruyor. Yanlış anlaşılmasın, asla bir beklenti içinde değilim. Yaşandı ve bitti, o günlerden bize kalan birkaç hatıra ve belki o dönemdeki gençliğimize özlem ve duygusal hatıralar...

Hafıza mı yoklayıp hapishane hatıralarından belleğimde kalan birkaç anımı paylaşayım: 

Gaziantep E tipi cezaevine götürüldüğüm gün tüm çıplaklığıyla gözümde canlanıyor. Hapishaneye kabulde daha önce hiç deneyimlemediğim bir haleti ruhiye içinde şaşkın ve ürkek bakışlarla, ne yapacağını nasıl davranacağını bilmeyen bir eda ile bekletildim. Sonra üzerimdeki cüzdanım anahtar ve benzeri metal ne varsa çıkartmam söylendi. Girişteki görevliye üzerinde ne varsa çıkartıp teslim ettim. Daha sonra uzunca bir koridordan geçerek kalacağım koğuşun önünde durduk gardiyan elindeki anahtarla Demir kapıyı açtı ve Allah kurtarsın deyip beni içeriye saldı. 

Yan yana dizilmiş iki katlı ranzaların üzerinde oturan mahkumlar bazıları ise yerde küçük bir sehpa etrafında çevrelenmiş çay içiyordu. Beni görünce hep birazdan Allah kurtarsın deyip yanlarına davet ettiler. 

Koğuşta benimle beraber 4 tane siyasi mahkum ve yaklaşık 10 kişilik adli suçlardan hüküm giymiş mahkum bulunuyordu. 

Tabii her anını anlatamayacağım kadar uzun bir yaşanmışlık hikayesi bu. Hapishane, içerisine girdiğiniz andan itibaren dış dünya ile bütün irtibatınızın kesildiği, sizinle birlikte hayatınızın hayallerinizin umutlarınızın ve geleceğinizin de hapsedildiği bir mekana verilen isimdir...

Orada kaldığım aylar boyunca çok kıymetli dostluklar kazandım. Hayat yolunun ara dehlizlerinde normal insanların uğramadığı önünden geçerken bile adımlarını hızlandırıp kaçarcasına uzaklaştığı bu yerde, başkalarının hayat hikayelerini dinledim. Bu insanlarla zamanın tümünü bir arada geçirdim. Avlu da sayım için dizildik, birlikte volta attım. Kısaca; Orada kaldığım süre içinde ger anımı birlikte geçirdiğim ailem oldular.

Hepsi suçlu idi!

Kimisi gasptan, bazısı cinayetten, birisi trafik kazasından...

Yani her türden suç işlemiş kriminal tiplerle birlikte aylarca aynı havayı soluyup, aynı masada yemek yedim.

İnsanların islah edilmek için sokulduğu ancak genellikle oradan çıkanların tekrar suç işleyerek ıslah olmadıklarını ispat ettikleri bir mekandır hapishane...

28 Şubat sürecinde başörtülü üniversite öğrencilerine vermiş olduğum destek ve o dönem sahibi olduğum radyomdan yapmış olduğum konuşma sebebiyle atıldığım hapishanede kaldığım süre boyunca düşünmek için çok fırsatım oldu. 

Birçok konuda fikirlerin değişmese bile genişledi. Kendime koyduğum sert kurallarım yumuşadı ve hayata dair özellikle insana dair öngörülerim tabii olarak zenginleşti. 

O dönem şaşkın, ürkek ve tedirgin girdiğim hapishane, bugün düşüncelerime ilham kaynağı ve gelecek öngörülerime tecrübe pınarı oldu. Hani iyi ki girmişim diyorum ki; Bugün hem kendime, hem çocuklarıma, hem de başkalarına anlatabilecek onurlu bir hikayem olduğu için mutluyum.

Bu kadar! 

Başka ne anlatayım ki? Özürlüğe alışmış ruhum için, hapiste kaldığım her an her dakika her saat ve her gün dışarıda geçirdiğim bir yıla bedeldi!

Düşünce suçundan dolayı 1998 yılında, dönemin devlet güvenlik mahkemesinde yargılandım, hapse atıldım ve inandığım değerler için bedel ödedim. Bu gerçekten müthiş bir duygu ve bundan dolayı rabbime hand ediyorum.

İnancından ve düşüncelerinden dolayı hiç kimsenin yargılanmadığı, aşağılanmadığı ve cezalandırılmadığı bir dünya özlemiyle vesselam...