Kader değil, karar meselesi

Türkiye’nin deprem kaderi yok; Türkiye’nin deprem kararı var. Betonun kalitesini, imar aflarını, kentsel dönüşümün hızını, yapı stokunun röntgenini biz belirliyoruz. Fay hattı değişmez ama tutum hattı değişebilir. Ya önlemi alıp şehri yaşatacağız ya vebali alıp enkazı seyredeceğiz. Başka üçüncü yol yok.
Şimdi ekranları sessize alıp, mühendisleri, belediyeleri, müteahhitleri ve elbette kendimizi yüksek sesle sorgulama zamanı. Çünkü bu fay ne ABD’nin eseri ne de Görür’ün, Şengör’ün, Üşümezsoy’un. Bu fay, ihmalin belki de inatla sürdürdüğümüz gafletin eseri.
Bilim insanları birer “felaket yorumcusu” değil, felaketi önleme kılavuzudur. Mikrofonu onlara depremden sonra değil, daha şantiye kurulmadan uzattığımız gün, belki o gün, İstanbul’un alarmı ilk kez susturulabilecek.
İstanbul’da 6,2’lik sarsıntı yalnızca duvarlarımızı değil, ezberlerimizi de bir kez daha çatlatıp önümüze bıraktı. Fay konuştu, biz yine birbirimizi susturduk. Tam da her deprem sonrası sabitleşen o tanıdık sahne: Ekranlarda aynı yüzler, sosyal medyada aynı sloganlar, enkazın başında aynı sorular: “Neden kimse söylemedi?”
Oysa söylediler; Naci Görür söyledi. Celal Şengör söyledi. Şener Üşümezsoy söyledi. İsimler arasında mezhep imamı seçer gibi saf tutmamızın, bilimin uyarılarını “takım oyunu”na çevirmemizin kimseye faydası yok. Deprem bilimcilerimizin ortaklaştığı yalın gerçek şu: Kuzey Anadolu Fayı susmuyor, sadece mola veriyor; bizse her molada hafızamızı sıfırlıyoruz.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın Deprem Bilim Kurulu ilk değerlendirmesini paylaştı:
- Sağ‑yönlü doğrultu atımlı kırılma
- 15 kilometrelik segment, 30 santimetrelik yer değiştirme
- Yüksek ivme yok şimdilik
Bu satırları okurken “6,2 ile bu kadar endişe niye?” diye sorabilirsiniz. Çünkü bilimin dilinde 30 santimetrelik kayma, sakız gibi uzayan bir kronometrenin yalnızca ilk tıklaması demektir. Artçıların süreceği, hasar tespitinin haftalar alacağı yine aynı raporda yazılı. Yani top bizde: Riskli binalardan uzak dur, ekiplere haber ver, “Bana bir şey olmaz” romantizmine kapılma.
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un “Depremi ABD yaptı” iddialarına karşı verdiği sert yanıta kulak verelim: “Bu, Allah’a şirk koşmaktır.”
Fay hattını Pentagon çizmedi, kıtaları da NATO kaydırmadı. Böyle düşünmek sadece bilimi değil, aklı da enkaz altına gömer; üstelik çaresizliği ideoloji diye yutturur.
Deprem bilimini, yerel seçim tartışmalarının arasına sıkışmış bir “reyting molası” olmaktan kurtaramazsak, aynı kısır döngüde dönmeye devam edeceğiz. Mikro‑bölgeleme haritaları, yapı denetimi, düzenli tatbikatlar… Bunlar selfie’lik cümleler değil; kentlerin can simidi. Ama hepsi, sarsıntıdan önce uygulandığında anlamlı.
Faylar konuşmadan önce bilim konuşmalı.
Söz bitmesin, canlar tükenmesin diye.