Filistin'de sözün bittiği yer!
Hamaset yapacak halimiz, söz diyecek yüzümüz kalmadı!
"Filistin" diye başlayan her cümle henüz başlamadan tükeniyor içimde!
-Hadi oradan yalancı!
Diyorum aynadaki akisime...
-Kes sesini!..
Neyi konuşacağız?
Haydi buyrun konuşalım.
Ben Filistin diyeyim siz içini doldurun!..
Konuşamazsınız!
Konuşamam!
Konuşamayız!
Zira, Filistin'e dair kâl çoktan bitti...
Tüm dünyanın gözü önünde apaçık bir katliama kimimiz susarak, kimimiz ise hiçbir şey yapmayarak destek veriyoruz.
Her gün yüzlerce bebe, çocuk, kadın ve erkek canlı yayında bize izlettirilerek bombalarla katledildi ve edilmeye devam ederken yazacak ve konuşacak ne olabilir ki!
Siyonist katil sürüsü, vampirleşmiş ruhlarıyla müslüman kadınların namusuna, ırzına tasallut ederken hangi çaresizliğimizi ve hangi bahanemizi konuşabiliriz?
Hangi mazeret aklar bizi mahşeri vicdanımızda?
Allah'ın gazabından hangi bahane koruyacak bizi huzuru ilahi de?
Yok dostum!
Kaçacak hiçbir yer yok!
Bunun hiçbir bahanesi yok.
Kahrolsun diye ettiğimiz beddualar İsrail'i kahretmeye yetmiyor, yetmeyecek.
Çünkü onu kahredecek olan biz olmalıydık.
Milyarlık İslam alemi, milyarlarca insanın yaşadığı yerkürede, zulmü def etme, zalimi yok etme görevi insanın mes'uliyetine bırakılmış.
Allah'ın yeryüzündeki halifesi sıfatına haiz olan insan, kendi sorumluluğunu arsızca Allah'a yüklemeye çalışıyor!
Bu böyle olmaz, olmayacak!
İslam aleminin suskun yöneticileri en az İsrail'in siyonist katilleri kadar suçludur.
Susarak, korkarak ve fiilen yapması gerekeni yapmayarak bu katliamın devamını sağlıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yükselen sesi ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Filistin lehine yürüttüğü milli dış politikası olmasa, islam aleminden tık ses çıkmayacak!
Arap ligi, İİT gibi islami tandanslı uluslararası kurum ve kuruluşlar bu soykırım karşısında göstermelik kınamaların ötesine geçemiyor.
Bu acziyetimizi!
Bu ezikliğimizi!
Bu korkaklığımızı ve bu eylemsizliğimizi yazmak istemiyorum.
Zira utanıyorum...
Buyrun siz yazın Filistin'i...
Siz yazın Kudüs'ü...