Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, BM ajandası!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, BM toplantısına katılmak üzere ABD'ye seyahatinden önce basın mensuplarına yaptığı açıklamalarda iki başlık bölge ve dünya açısından büyük önem taşıyor.
Birincisi, İsrail'in Gazze'den sonra Lübnan'a yönelmesi ve Lübnan'da gerçekleştirdiği dijital terör katliamının ardından bu ülkeyi havadan bombalarla vurmasını "İsrail bir terör örgütü gibi saldırıyor" cümlesiyle tanımlayarak "İsrail'i durdurmak için bütün ülkeler artık insiyatif almalı" mealinde ki açıklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinin ana başlığını ortaya koyuyordu ki, zaten kendisi de ana gündeminin bu olduğunu söyledi.
İsrail'in artık durdurulması gerektiğini en üst perdeden seslendiren Erdoğan, elbette istihbari olarak kamuoyunun bilmediği çok şeye vakıftır.
İsrail terör örgütünün Lübnan'dan sonra durmayacağını, namlusunu Suriye'ye oradan da Anadolu'ya yani Türkiye'ye çevireceğini elbette biliyor!
Meselenin ciddiyetini aylardan bu yana anlatmaya çalışan Türkiye diplomasisi, hem bölge de yaşayan Müslüman ülkelerin liderlerini hem de İsrail'e hala destek veren batılı ülkelerin liderlerini uyararak siyonist yayılmacılığa ve katliamlara sürekli dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu günkü açıklamasında ses tonu ve vücut diliyle konunun ciddiyetini ve vehametini adeta haykırıyordu.
"Bölge büyük bir krizle karşı karşıya" diyerek batıda ki İsrail destekçilerine olduğu kadar, bölgede ki İslam ülkelerinin liderlerine de mesaj verdi.
İkincisi ise; Esad ile görüsme talebini ilettiğini ve cevap beklediğini belirtti Erdoğan.
İki müslüman ülke olarak yeniden bir araya gelinebileceğini belirtti.
Bu elbette çok önemli.
Türkiye son iki yıldan bu yana diplomatik enerjisinin büyük bölümünü Mısır ve Suriye ile ilişkilerini geliştirmeye yönelik hamlelere harcıyor.
Mısır ile ilişkilerde gelinen nokta da önemli ve başarılı gelişmeler yaşandı.
Erdoğan'ın 12 yıl aradan sonra Mısır ziyareti ve sonrasında Sisi'nin Türkiye ziyareti aradaki buzları erittiği gibi bir dizi çok önemli anlaşmaların yapılmasını sağladı.
İngiltere başta olmak üzere, Türkiye'nin, Mısır ile ilişkilerinin her zaman kötü olmasını geleneksel devlet politikası haline getiren emperyalist batılılar elbette bu yakınlaşma ve barışma dan oldukça rahatsız!
Aynı şekilde Suriye ile geliştirilecek olan olumlu ilişkiler batılıları, hassaten ABD ve İsrail'i sadece rahatsız etmekle kalmayacak bölge üzerinde ki siyonist planlarını saf dışı bırakacaktır.
Özellikle Suriye'nin kuzeyinde bir PKK terör devleti kurmak için canhıraş çaba harcayan siyonist ABD ve İsrail terör örgütleri, terör örgütü YPGPKK'yı mücehhez hale getirmek için onbinlerce tır ve uçak dolusu silah ve mühimmat yığdı.
Centcom'un, orada bulunan teröristleri, düzenli askeri birliğe dönüştürmek için yıllardır askeri eğitim verdiğini biliyoruz.
Türkiye'nin, Esad'lı Suriye ile geliştireceği olumlu ilişkiler ABD'nin bu planını bozacağı gibi, İsrail'in ileri karakolu olarak beklettiği bu terör yapılanmasını ortadan kaldırmak cok daha kolay hale gelecektir.
Türkiye, Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan'ın dahil olacağı yeni bir blok bölge üzerindeki tüm dengeleri değiştirecek ve ABD destekli İsrail'in siyonist emellerini ve planlarını darma duman edecektir.
Esasen ABD, İsrail ve siyonist destekçisi bazı batılı ülkelerin en büyük korkusu budur.
Müslüman ülkelerin bir araya gelmesi ve güç birliği oluşturması!
Lübnan Hizbullah'ı, İsrail için kolay yutulacak lokma değil!
Hizbullah'ın, İsrail sınırı boyunca 40 kilometrelik alanda yer tutması İsrail için büyük handikap.
Kara gücüyle Hizbullah ile mücadele edemeyeceğini gayet iyi bilen İsrail Terör Örgütü, dijital terörizm ve havadan bombalayarak Hizbullah'ın gücünü yumuşatmaya ve psikolojik olarak yıpratmaya çalışıyor.
İsrail'in Lübnan'a yönelik topyekûn bir saldırıya geçip Hizbullah'ı alt etmesi durumunda Suriye'yi işgal etmesi çok daha kolay olacaktır.
Bölge de kendisini askeri olarak durdurabilecek tek güç Türkiye kalıyor.
İsrail'in belki de karşı karşıya gelmek istemediği tek ordu Türk ordusudur!
Zira, Türkiye'ye karşı askeri olarak hiç bir şansı yok ve bunu İsrail ve destekçileri de gayet iyi biliyor.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ses tonunda ve verdiği mesajlarda İsrail'e subliminal olarak bu hatırlatmanın olduğunu da düşünüyorum.
"Artık yeter!"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'de, bu mesajı daha geniş bir platformda ve daha uzun cümlelerle verecek.
Siyonizmin ve İsrail'in sadece Müslüman ülkeler için değil, batılı hristiyan ülkeler için de en büyük güvenlik tehdidi olduğunu yüzlerine haykıracak.
Umarım batılı ülkelerin liderleri hatalarından çabuk döner ve katil İsrail'e verdikleri koşulsuz destekten vazgeçerler.
Aksi halde bunun bedelini sadece islam ülkelerinin halkları değil, batılı halklar da öder.
En önemlisi de; Yahudiler bunun en çok kaybedeni olacaktır.
Dünya kamuoyunda bıraktıkları soykırımcı ve bebek katili izlenimi, İsrail halkını da sorumlu tutacak bir nefret, öfke ve kine dönüştü.
Tüm bu yaşananlardan sonra hiç bir İsrailli yahudi dünyanın herhangi bir yerinde güven içinde olamayacaktır.