Türk sineması nereye gidiyor?

Her şey birkaç yıl önce başladı. Pandemi sinema salonlarını kapattığında, çoğumuz “Geçici bir dönem, sonra her şey eskiye döner” diye düşündük. Ama öyle olmadı. İnsanlar geri dönmedi. Ve bugün geldiğimiz noktada, elimizde yalnızca boş koltuklar, kararan salon ışıkları ve endişeyle bakan yapımcılar kaldı.
2025’in ilk üç ayı bitti. Rakamlar açıklandı. Ve maalesef tablo pek iç açıcı değil. 2024’ün ilk çeyreğinde 14,3 milyon bilet kesilmişti. Bu yıl ise sayı 8,7 milyona düştü. Yani %39’luk bir düşüş var. Üstelik bilet fiyatları %45 artmasına rağmen toplam hasılat da azaldı. İzleyici yok, gelir yok.
Rafadan Tayfa’ya rağmen
Bu dönemde en çok izlenen film ‘Rafadan Tayfa: Kapadokya’ oldu. Tam 2,2 milyon izleyici. Çocuklar, aileler salonlara akın etti. Ama bu tek başına sektörü kurtarmaya yetmedi. ‘ŞamPİYONlar’ 700 bin izleyiciyle ikinci sırada. Onu ‘Kardeş Takımı 2’ izliyor. Ama geri kalan yerli filmler sınıfta kaldı.
Angelina Jolie ve Haluk Bilginer’in birlikte oynadığı ‘Maria’ bile yalnızca 131 bin kişi tarafından izlendi. Dünya çapında büyük umutlarla çıkan bir film Türkiye’de beklentileri karşılayamadı.
10 yılın en kötü ikinci sonucu
Son 10 yıla bakıldığında, 2025’in ilk çeyreği, pandemi hariç tutulursa, en kötü ikinci dönem. Peki bu ne anlama geliyor? Sinema artık bitti mi? Bu sektörde çalışan binlerce insan için yolun sonu mu?
Sektörün içinden bir ses, Kemalhan Balçık’ın görüşleri önemli
Bu soruları sektörün duayenlerinden biri olan KEM Yapım’ın kurucusu ve yapımcı Kemalhan Balçık’a sorduk. Aldığımız cevap hem çarpıcı hem de düşündürücü:
“İzleyiciye salonlara dönmesi için bir sebep sunamıyoruz. Artık herkes evinde, dijital platformlardan istediğini izliyor. Sinema sadece içerik değil, bir deneyim sunmalı. Biz o duyguyu kaybettik. Bilet fiyatları arttı ama izleyici yok. Eğer 2024 seviyesindeki izleyici kitlesine ulaşabilseydik, bu yıl 2,6 milyar TL gişe geliri elde edebilirdik. Ama 1,1 milyarda kaldık.”
Balçık’a göre düşen izleyici sayısının en büyük nedenlerinden biri her ne kadar ekonomik kriz olsa da sektöre can alıcı darbeyi vuran en temel sebebi şu şekilde açıklıyor:
“Şişirme bütçeler, yatırımcıyı sinemaya küstürürken aynı zamanda izleyicinin de güzel ve alternatif yapımlarla buluşmasını engelliyor. Sırf çekmek için çekilen, duygudan ve gerçeklikten uzak, galası gişesinden fazla olan filmler ne yazık ki son 10 yılın en düşük izleyici sayısına neden oldu.”
Peki ne yapılmalı?
“Sektöre kamu desteği gerekiyor. Yeni hikâyeler yazılmalı. Sinemaya gitmek yeniden bir alışkanlık, bir ihtiyaç haline getirilmeli. Yoksa salonlar yalnızca nostaljiye hizmet eder.”
Sinema ölmedi ama hasta
Evet, sinema ölmedi. Ama hasta. Hem de ağır hasta. Ve iyileşmesi için sadece yapımcıların ya da yönetmenlerin çabası yetmez. Devlet, seyirci, sektör çalışanı, herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor.
Sinema, bir ülkenin aynasıdır. O aynayı kaybedersek, kendimize dair neyi nasıl hatırlayacağız?