Türkiye'nin Ekonomik Sıkıntılarının Kaynağı

Son yıllarda Türkiye, hızla artan enflasyon, değer kaybeden bir para birimi ve büyüyen bir servet uçurumu ile ciddi ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunlar sadece Türkiye'ye özgü olmayıp, kapitalizme dayalı küresel ekonomik sistemin ve onun temel sömürü mekanizması olan ribânın (faiz sisteminin) bir sonucudur. Doğu ve Batı’nın kesişim noktasında bulunan Türkiye için çözüm, küresel kapitalist düzene daha fazla entegre olmak değil - ki bu sadece durumu kötüleştirmiştir - ilk İslam topluluklarının İslami Muamelat (ekonomik ilişkiler) sistemine geri dönmektir.
Türkiye’nin mevcut ekonomik sıkıntıları, küresel kapitalist sisteme bağımlılığının doğrudan bir sonucudur. Enflasyon, sadece teknik bir sorun değil, yapısal bir meseledir. Türk lirasının değer kaybı, ülkenin ABD Doları'na bağımlılığı, spekülatif yatırımlar ve borç temelli finansmanla doğrudan bağlantılıdır. Batının "serbest piyasa ekonomisi" iddialarına rağmen, gerçekte olan sadece artan tekelleşmedir. Örneğin, borsa aracılığıyla satın alınan şirketlerin sayısı azalmakta ve sadece birkaç büyük mega şirketin eline geçmektedir.
Bunlar kapitalist modelin tipik özellikleridir: Servet birkaç kişinin elinde toplanırken, çoğunluk ekonomik istikrarsızlığın bedelini ödemektedir. Piyasa özelleştirildiğinde, büyük sermaye sahipleri piyasa koşullarını dikte edebilir, böylece piyasa adil rekabetin sağlandığı bir alan olmaktan çıkar.
ABD Doları’nın ana ticaret ve tasarruf aracı olarak kullanılması nedeniyle, Türk halkı kendi ülkesinde ekonomik egemenliğe sahip değildir. Yaptıkları her ekonomik faaliyet ABD Doları'nı desteklemektedir.
Banka elitleri, seçilmemiş bir oligarşi gibi hareket ederek para birimlerini, emtiaları ve hatta hükümetleri kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde manipüle etmektedir. Türkiye’de ise lira kanunen zorunlu bir para birimi olarak dayatılmaktadır. Bu durum çeşitli sorunlara yol açmaktadır:
1. Maddi Varlıklarla Desteklenmeme Sorunu
Türk lirası, çoğu modern fiat para birimi gibi, altın veya gümüş gibi fiziksel bir varlıkla desteklenmemektedir. Değerini yalnızca devletin zorunlu dayatması ve baskısı ile alır, bu da onu doğası gereği istikrarsız hale getirir. İslam’a göre para, kendiliğinden değeri olan bir mal olmalıdır. Liranın değeri kağıdın kendisinden değil, zorlamadan kaynaklanmaktadır. Bu, gerçek serveti temsil etmeyen ve adaletsiz bir yanılsamadır.
2. Manipülasyona ve Enflasyona Açık Olması
Liranın değeri, merkez bankalarının faiz oranları, parasal genişleme (yani para basma) ve diğer politikalarla manipüle edilmesine açıktır. Bu tür müdahaleler genellikle enflasyona yol açar, bu da zaman içinde paranın alım gücünü aşındırır. İslam’a göre para, istikrarlı bir değişim aracı ve değer saklama aracı olmalıdır, ancak liranın oynaklığı bu ilkeyi ihlal etmektedir.
Enflasyon, gizli bir vergi gibi işleyerek halkın alım gücünü azaltır ve özellikle fakirler ile orta sınıfı olumsuz etkiler. Bu durum, İslam'ın ekonomik adalet ve sömürü yasağı prensipleriyle çelişmektedir. Enflasyon, büyük şirketlerin ve merkez bankalarına borçlu olan hükümetlerin borçlarının değerini düşürmesine izin verir. Daha fazla para basarak veya dijital olarak oluşturarak borçlarını eritme yoluna giderler.
Türkiye’nin Ekonomik Çözümü: İslamî Muamelata Dönüş
Türkiye’nin ekonomik krizden çıkış yolu, kapitalist modeli terk edip İslamî Muamelat sistemine yönelmektir. İslam, ribânın yasaklanması, piyasa tekelleşmesine karşı katı önlemler alınması, serbest ticaretin korunması ve pazar yerlerinin vakıf olarak ilan edilmesi gibi kapsamlı bir ekonomik adalet çerçevesi sunar.
19. yüzyılın başarısız ideolojilerine ihtiyacımız yoktur. İslam, ilk Müslüman toplumlarda nasıl uygulanmışsa, bugün de uygulanabilecek bir sistem sunmaktadır.
Bugün Zimbabwe, kendi altın parasını basmaya başlamıştır. Burkina Faso ve diğer ülkeler sömürge para birimlerini reddederek ekonomik egemenliklerini yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Senegal, kendi petrolünü rafine etmeye başlamıştır. Diğer ülkeler de kendi doğal kaynaklarını kendi halkları için kullanmaya yönelmektedir.
Biz, yeni fırsatların doğduğu bir dönemde yaşıyoruz. Allah, dinin ihya edilmesi için her zaman yeni kapılar açar.
Kur’an’ın şu ayeti tam da bu durumu özetlemektedir:
📖 “Allah alışverişi helal, ribâyı haram kılmıştır.” (Bakara, 2:275)
🔹 Artık Türkiye, bu ilahi emre kulak vererek ekonomik adalet ve refaha giden yeni bir yol çizmelidir.
🔹 Kapitalizmin çöküşü açıktır; İslamî adaletin yolu ise ileriye giden tek çözümdür.