GÜNDEM STABİL
Bugün günlerden Cuma!
Ülke gündeminde yeni bir şey yok. Her şey düne benziyor ya da evvelsi güne…
Batılılar için Ortadoğu, bize göre Osmanlı bakiyesi İslam coğrafyasında savaşlar ve katliamlar dün olduğu gibi, bugün de devam ediyor.
Siyonist zulüm her geçen gün katmerlenerek sürüyor. Bir yılı aşkın süredir Gazze ve Batı Şeria’da, bir ay dan bu yana Lübnan’da! Yarın Suriye ve ardından zayıf ve güçsüz devletlere doğru uzayıp gidecek belli ki.
Her güne neredeyse bir veya birkaç intihar vakası sığan yurdumda, adli suçlarda hız kesmeden sürüyor. Cinayet, yaralama, taciz, kadın cinayetlerinin yanında hırsızlık neredeyse artık vaka-i adliyeden bile sayılmıyor.
Tüm bunları neden yazıyorum?
İçinizi karartmak veya umutsuzluk aşılamak için değil tabi ki.
Bugün günler den Cuma. Malum, Müslümanların mukaddes günü hem de bayram sayılıyor.
Yukarda aktarmaya çalıştığım suçlar iktidarın ve yönetenlerin acziyeti ya da beceriksizliğinin bir sonucu değil. Evet kesinlikle değil!
Bu tamamen sistemsel bir sorun. Tabi olduğumuz küresel sistemin insanı sürüklediği bataklıkta başımıza gelen badirelerdir.
Rahmetli Erbakan hocamın mitinglerde sürekli misal verdiği bir tanımlama vardı: “Otobüsün yönü değişmedikçe, şoför değişse ne olur?”
Küresel “Roma” sistemi ekseninde yol alan bir otobüsün içindeysek, şoför ya da şoförlerden şikayet etmek beyhudedir. Zira, yön belli, menzil bellidir.
Bugün günlerden Cuma! Müslümanların mukaddes günü. Aslında bugün bayramdır ve Müslümanların tatil günüdür de!
Şimdi ülkemizde işlenen suçlarla, Allah’ın cc Kitabı olan Kur’an’ı Kerim’de ki suç tanımlamalarını eşleştirelim.
“Cinayet, zina, tecavüz, iftira, gasp, hırsızlık, yalancılık, dalavere, dolandırıcılık v.s.” En büyük günahlar ve suçlar listesindedir ve cezaları yine Kitab’ul Kerim’de açık ve sarih olarak açıklanmıştır.
Dünya küresel kapitalist sistemlerinde, günümüz suç ve ceza yasaları ile mevcut suçlarla baş edilmesinin mümkün olmadığını zaten suç oranlarının sürekli artışı ile net olarak görmekteyiz.
“Şeriat yasası” olarak bildiğimiz “Kısas” kanunu mutlak adaleti sağlayabilecek ve kamu vicdanını tatmin edebilecek tek kanundur, zira “İlahi kanunlar ancak ilahi ve mutlak adaleti tecelli ettirebilir”
Birilerinin hoşuna gitmese de bu böyledir.
Gelelim asıl konuya; Suça tanımlanan cezalarda ki maksat sadece suçluyu cezalandırmak için getirilmez. Bilakis, suç oluşmaması için caydırıcı ve önleyici bir fiil olarak vardır. Aslolan budur. Zira, suç oluştuktan sonra muz kabilelerde bile karşılığında bir ceza elbette uygulanır.
İslam hukukunu en özel ve tartışmasız kılan işte bu hususiyetidir: Suçu işlenmeden önlemek için caydırıcı, değişmez ve kati kurallar içerir.
“Cana kıyanın canına kıyılır, hırsızlık yaparak yetimin hakkını çalanın eli kesilir”
Bu cezalandırmayı devlet yapar, kişiler değil. Mesela; Birisi babanızı öldürse ve siz de o kişiyi öldürseniz bu cinayet olur ve siz de katil olursunuz. Ancak, Devletin yetkili kurumu kişinin cezasını infaz ederse bu adalet olur. Cana kıyan kişinin İslam hukukuna göre cezası ölümdür. Ancak bunu sadece devlet yerine getirebilir, kişiler değil.
Şimdi bu ne anlama geliyor; Özellikle ülkemizin doğu ve Güneydoğu bölgelerinde aşiretler arasında on yıllarca hatta yüzyıllık bitmeyen kan davalarını hepimiz biliyoruz. Bu gayri İslami ve gayri insani kan davalarında yüzlerce belki binlerce masum insan hayatını kaybetti.
Peki kan davası nereden hasıl oldu: Çünkü mevcut yasaların uyguladığı cezalar maktulün geride bıraktığı ailesinin vicdanını teskin etmeye yetmedi. Zira insan psikolojisi açısından insan vicdanına yüklenen programda tanımlı olan ilahi adalete uymuyordu.
Hülasa; Tam bir asırdır İslam hukukunu topluma öcü olarak gösteren, gericilik olarak yaftalayan ve Allahsız bir yaşamı ilericilik, çağdaşlık olarak niteleyen “Roma demokrasisi” tıkanmış ve iş göremez hale gelmiştir.
Artan Dünya nüfusu ve teknolojik olarak gelişen toplumlarda yeni suç çeşitleri ihdas olunmuş ve zihinsel-Ruhsal olarak suç işleme potansiyeli yüksek ve meyilli bir insan tipolojisi oluşmuştur.
Elbette her suçlunun sosyolojik, psikolojik ve tıbbi sebepleri vardır. Ne var ki; Tüm bunlar masum çocukların, kadınların ve masum insanların öldürüldüğü gerçeğini değiştirmiyor. Kabaca tabir etmek gerekirse; Psikolojisinin, sosyolojisinin canı cehenneme!
İlim adamı değilim. İslam hukukçusu hiç değilim ancak bildiğim şu ki; Allah’ın cc, insanlığa haram kıldıklarının arasında bir tane hayır, helal kıldıklarının arasında da bir tane şer bulamazsınız.
Cumanız mübarek olsun vesselam…