Bebek katilleri için hesap günü
İnsan hayatının en savunmasız dönemidir yeni doğan dönemi. Her bebeğin ihtiyacı olan şey, sevgi, şefkat ve sağlık hizmetlerinin titizlikle sunulmasıdır. Ancak İstanbul'da yürütülen bir soruşturma ve hazırlanan iddianame, bebeklerin kâr hırsıyla kurulmuş bir düzende kurban edildiğini ortaya koydu. İnsanlığa ve mesleğe ihanet niteliğindeki bu suç örgütü, ihmaller zinciri ve sahte evraklarla yeni doğan bebeklerin sağlıklarını ve hayatlarını hiçe saydı.
Adını duyduğumuzda içimizi ürperten “Yenidoğan Çetesi,” yalnızca hastalara ve bebeklere değil, aynı zamanda sağlık sistemine, mesleki etik değerlerine ve kamu vicdanına karşı da işlenmiş büyük bir suçtur. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, liderliğini Fırat Sarı’nın yaptığı bu suç örgütü, yoğun bakım ünitelerini kâr amacıyla kullanarak SGK’yı sahte faturalarla dolandırdı. Sözde danışmanlık hizmetiyle işlettiği hastanelerde, bebeklerin hayatlarını umursamadan yalnızca para kazanma güdüsüyle hareket eden bu kişiler, bebekleri en uygun hastanelere sevk etmek yerine anlaşmalı oldukları hastanelere yönlendirdiler ve bu yolla maddi çıkar sağladılar.
Bu durumu daha da dehşet verici kılan, bebeklerin sağlığını tehdit eden ihmallerin yanı sıra, evrak sahteciliği, gereksiz ilaç ve tedavi uygulamaları ve hatta hastaların yaşam değerleriyle oynama gibi akıl almaz yöntemlerin kullanılması. Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin incelemesinde ortaya çıkan, yeni doğan bebeklerin hayati öneme sahip ilaçlardan mahrum bırakılması, gerekli tetkiklerin yapılmaması ve zayıf bir beslenme rejimi uygulanması gibi ihmallerin sonucu olarak, bu bebeklerin yaşam hakları elinden alındı.
Bir sağlık kuruluşunun, her şeyden önce insana hizmet etmesi, ona özenle yaklaşması gerekir. Ne yazık ki burada yaşananlar, insani değerlerin ve sağlık mesleği etiğinin ne kadar uzağına düşüldüğünü bizlere gösteriyor. Bebeklerin daha iyi sağlık hizmeti alması gereken bir sistem, yalnızca kâr amacı güden bir düzene dönüştürülmüş. Bu sistem, ailelerin umutla bekledikleri evlatlarını kaybetmelerine neden olurken, topluma olan güvenin de zedelenmesine yol açtı.
Peki, bu noktaya nasıl gelindi?
Sağlık hizmetlerinin ticarileşmesi ve insan hayatının ikinci plana itilmesi, toplumsal ahlakın yaralarını derinleştiriyor. Bir bireyin sağlığını tehdit eden böylesi yapılarla mücadele edilmesi yalnızca adli makamların değil, her bireyin toplumsal bir görevi olmalıdır. Bu çeteye dâhil olan kişilerden hesap sorulmalıdır.
Bu dava, sağlık sektöründe daha sıkı denetimler, güçlü etik eğitimler ve yaptırımların gerekliliğini de gözler önüne seriyor. İlerleyen günlerde başlayacak yargılama sürecinde adaletin tecelli etmesini beklerken, toplum olarak da insani değerlere olan bağlılığımızı her koşulda koruyacağımızı unutmamalıyız. Sağlık hizmetlerinin odağında insan olmalı, kâr değil.
Çocuklarımız, yeni doğanlarımız, umutlarımız bu tür karanlık yapılar tarafından asla sömürülmemelidir. Adalet yerini bulsun ki, toplum olarak güvenle geleceğe bakalım.
Takipçisi olacağız
İstanbul'da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan örgüte ilişkin hazırlanan iddianame Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanıkların yargılanmasına 18 Kasım günü başlanacak.
İddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK'dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı.