ZIM PROTESTOSU
İsrail'i doğrudan destekleyen ZIM kargo şirketini protesto eden Filistin’e duyarlı vatandaşlar için çeşitli eleştiriler yapıldı. Eleştirenler ve samimi olmamakla suçlayanlar CHP'li ya da Zafer Parti'li yazarlar değil. Bilakis, bazı AK Parti'li gazeteciler olunca dikkatleri daha fazla celbediyor.
ZIM isimli kargo taşımacılığı firması çok uzun zaman önce kurulmuş.
Filistin'in işgalinde en başından beri rolü olan ZIM Factor'ü tanıyalım öncelikle;
1945'de Yahudi Ajans'ın öncülüğünde kurulan ZIM tam bir Siyonist şirket olarak planlandı. Şirketi kuran Yahudi Ajans'ın lideri, İsrail'in ilk devlet başkanı olan "Haim Weizmann"dı.
İsrail Terör örgütüne açıktan destek veren ve bunu saklamayan tam bir siyonist kuruluş olduğunu tüm dünya biliyor. Bu şirketin İstanbul'da ki temsilciliği faal ve dünyanın her yanına olduğu gibi İsrail'e de demir, çelik ve gıda ürünleri gönderdiğini iddia eden Filistin gönüllüsü vatandaşlar Ambarlı önünde protesto eylemi düzenlediler. Ticaret Bakanımız konuya ilişkin açıklama yaparak İsrail'le tüm gümrük kanallarımız kapalıdır beyanında bulundu.
Ticaret Bakanı'nın bahsettiği kapalılık Devletimizin resmi ticaret kanallarını kapsamakla birlikte, özel sektörden bazı firmaların İsrail'le ticareti sürdürdüğü konusunda iddialar mevcut.
İddiaların gerçeklik boyutu bir yana, İslamcı olarak bilinen bazı gazetecilerin, Filistin hassasiyeti ve İsrail'in soykırımına olan nefreti dolayısıyla orada bulunan ve protesto eylemi gerçekleştiren guruba çirkin yakıştırmalar da bulunması ve "Karalayıcı" cümleler sarf etmeleri gayet "Yakışıksız" olmuştur.
NÜKLEER SİLAHIMIZ OLMALI MI?
Geçtiğimiz hafta en çok konuşulan konuların başında yine "Milli Güvenlik" konusu vardı
Türkiye'nin Nükleer silahı olmalı mı? Konulu bir TV programında tartışan konuşmacıların ortak kanaati "Mutlaka olmalı" şeklinde tezahür etti. Bu konu da kişisel kanaatimi belirtmek isterim ki: Dünyanın alabildiğine silahlanma yarışına girmesi ve artık nükleer bir savaşın olma ihtimalinin yüksek perdeden konuşulması şahsen bende, çocuklarımızın ve neslimizin geleceği açısından büyük bir kaygı ve endişe uyandırmaktadır. Vicdan sahibi bir insan olarak savaşın faturasının her zaman ve en çok masum ve savunmasız çocuklara, kadınlara ve sivillere çıktığını bilecek kadar yaşadığımı düşünüyorum. Savaşı ve silahları sevmiyorum.
Ne var ki; "Bazen Barış için savaşmak gerek" sözünü de gayet yerinde buluyorum.
"Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla kaplı" bir coğrafyada barış ve güvenlikli yaşamanın, ekonomi ve savunma cihetinden çok güçlü olmamıza bağlı olduğu gerçeğine yürekten katılıyorum.
Yanı başımız da ki komşumuz Yunanistan'ın neredeyse tüm adalarına askeri üsler ve belki nükleer silahlar yerleştiren ABD, yine Suriye'nin kuzeyinde en gelişmiş silahlarla donattığı terör örgütü ile bizi tehdit ederken, "Yaşasın barış!" Sloganı atarak Barış sağlamanın mümkün olmayacağı açıktır.
Uluslararası konjonktürde "Güce karşı güç" dengesi ve caydırıcılık esastır.
Nükleer silahlara sahip olmalı mıyız sualine gelince, verilecek cevap net ve kısadır: Evet!
Dünya üzerinde birçok ülke bu silaha sahip. ABD, Rusya, İngiltere, Kuzey Kore, Çin, Fransa, Hindistan, Pakistan, İsrail ve büyük ihtimalle İran!
Türkiye, 85 Milyon nüfusu ve egemen olduğu toprakların jeopolitik konumu sebebiyle cok önemli bir yer tutmaktadır. İçinde yer aldığımız bölgesel coğrafya tarihsel süreç içerisinde her zaman tehditlere açık olmuştur.
Hülasa; Milli egemenliğimiz ve küresel caydırıcılık açısından nükleere ivedilikle sahip olmak bir tercih değil elzem bir mecburiyettir. Vesselam...