Yaş zenginleştikçe hatıralar kıymetlenir

Acımtırak hayat hikayeleriyle dolu her yer. "Makber" adında bir şarkı var idi, ağıt gibi birşey.
Ölüm kokan bir şarkı. Yanılmıyorsam Hamiyet yüce ses okumuştu taş plağa.
Taş plak dediysem kafa kağıdım milattan önceyi ibrelemiyor. Ben doğduğum da "Kasetçalar" icad olmuştu şükür.
Hani bahsederdi büyükler! Oradan biliyorum.
Malatyalı Fahri derlerdi, Müzeyyen Senar mesela! Seyfettin Sucu, Neşet Ertaş...
A şimdi bu da nereden çıktı bu vakit?
Yaşımız icabı herhal! Anılar da "Med-Cezir" yapıp duruyoruz işte.
İki ileri bir geri! Ya da tam tersi..
Geçmiş tatlı bir tebessümle hatırlanır her daim. Sebebini geçenler de öğrendim. "Zihin de bir filtre bulunurmuş ve hatırlamak istemediği her acı veren hadiseyi unutturur, hafızada sümen altı yaparmış!
Bu sebep, biz de geçmişin filtre edilmiş, bir diğer tabirle "Hijyenik anılar" ın da gezinip dururuz bazen..
Türkü demişken, Mahsuni Şerif'i de unutmamak gerekir.
Londra'da bulunduğum yıllar da bir Halil emmim var idi. Allah sıhhat versin, Mahsuni Şerif hayranıydı. Bütün kasetlerini eksiksiz arşivlemişti.
Tevekkeli, kişi yaş zengini oldukça, ömür nihayete dayandıkça, notalar, kokular, renkler ve tatlar dimag da oldukça seri seyahatlar yaptırıverir. Bir koku, bir an da yıllarca kilometrelik yol yaptırır anılar dünyasın da..
Güncellerin boğucu asfaltından çıkıp hatıraların toprak yolunda ilerlemek hafifletiyor ruhu.
Rengarenk çiçek bahçesi gibi, mis gibi orman kokusuna eşit, hatıralarda kokar.
Ömrün elverdiği dar bir alandan çıkıp ruhu gökyüzüne salmak, hayatı özgürleştirmektir anılar..
Bugünde böyle yazalım, günceller yerinde kalsın…