Trump'ın konuşması ne anlama geliyor?

ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump dün neredeyse tüm dünya televizyonlarının canlı yayınladığı devir teslim töreniyle birlikte Başkanlığı devralarak resmen ABD başkanı oldu.
Başkanlığı teslim aldıktan sonra bir konuşma yapan Trump, dünyayı yakından ilgilendiren birçok konuda önemli mesajlar verdi.
Konuşmasında, kendisinden önceki Biden yönetimini kötüleyerek yerden yere vuran Trump, kendi seçmen tabanına duymak istedikleri şeyleri söyledi. Bir anlamda gelecek dört yıl için yol haritasını açıklamış oldu.
Trump'ın mesajlarından beni ilgilendiren birkaç ana başlıktan bir tanesi LGBT ile ilgili olanıydı.
Yalnız iki cinsiyet olduğunu belirten Trump, erkek ve kadın dışındaki sapkın türleri reddeden bir açıklama yaptı.
Bu, tüm dünyayı saran sapkın akımların önünün kesilmesi açısından önemli bir açıklamaydı. Zira, ABD eşcinsellik gibi sapkın akımların en fazla yayıldığı ve güçlü olduğu bir ülkedir.
Dolayısıyla Trump'ın ABD Başkanı sıfatıyla bu sapkınlığa karşı duruş göstermesi ve bunu ABD'nin resmi politikası olarak ilan etmesi çok önemliydi.
Diğer bir husus ise Trump'ın konuşmasında sürekli adalete ve barışa vurgu yapmasıydı. Her ne kadar adalet ve barış vurgusunu kendi iç kamuoyuna yönelik bir mesaj olarak sunsa da satır arasında Ortadoğu'da İsrail'in Gazze'ye yaptığı soykırımın, gerçekleştirilen bir ateşkes ile geçici olarak da olsa sonlandırılması konusunu kendisinin bir zaferi olarak ilan etmesi, bununla birlikte Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşı da bitireceğini deklare etmesi uluslararası kamuoyuna sunulmuş barışçıl bir mesaj içeriyordu.
Trump'ın uluslararası barış konusunda ne yapıp ne yapamayacağını elbette zaman gösterecektir. Zira, Trump her ne kadar kongre üzerinde etkili bir çoğunluğa sahip olsa da biliyoruz ki, ABD müesses nizamı farklı erklerden oluşan bir yapıdır. Dolayısıyla bu konuda Trump ne kadar özgür karar verebilecek ve kendi yol haritasını hayata geçirebilecek tam olarak bilemiyoruz. Zaman içerisinde bunun yansımalarını göreceğiz.
Gerçek şu ki, bizi asıl ilgilendiren konu Trump'ın ne söyleyip söylemediği olmamalıdır.
Ortadoğu’da yaşayan İslam ülkeleri ve yine dünyanın çeşitli bölgelerine yayılmış olan Müslüman toplulukları artık kendi göbeklerini kendileri kesebilecek yetiye sahip olabilmelidir.
ABD'den veya Batılı ülkelerden medet ummak, merhamet beklemek İslam ülkelerinin yegane vizyonu olmaktan çıkmalıdır. Tüm dünyayı tehdit eden Siyonizm tehlikesi karşısında birinci hedef Ortadoğu’daki İslam ülkeleri ve Müslümanlardır. Dolayısıyla bu konuda en fazla tedbir alması gereken Müslümanlar; "ya bir yol bulmalı ya da bir yol açmalıdır!"
Ekonomik açıdan bakıldığında, İslam ülkelerinin hiç de küçümsenmeyecek bir bütçe ve katma değere sahip oldukları malumdur. Özellikle Körfez ülkelerinin, Suudi Arabistan ve diğer petrol zengini ülkelerin sahip oldukları ekonomik güç aslında dünyaya yön verebilecek bir büyüklüktedir.
Son 20 yılda geliştirmiş olduğu savunma sanayi ve sahip olduğu ekonomik güç ile Türkiye de bu konuda bölgesel bir güç olmaktan çıkmış küresel bir güce dönüşmüştür. İslam ülkeleri ve Müslüman halklar, Türkiye'nin adil gücü etrafında birleşmeli ve topyekûn bir bütün olmalıdır.
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki, artık Batı’nın vicdanına sığınmaktan vazgeçmeli ve kendi imkan ve olanaklarımızla "daha adil bir dünya mümkün" sözünü icraata dökmeliyiz.
Şüphesiz istemek elde etmenin yarısıdır. Dolayısıyla İslam ülkeleri kamuoyu aşağılık kompleksini ve Batı seviciliğini bir kenara bırakarak kendine güvenmeli ve sahip olduğu maddi ve manevi gücün farkına varılmalıdır.
Ancak o zaman yeryüzünde barış ve sulh gelecek ve adalet tecelli edecektir.
Hülasa av olup başkalarının hikayesine konu olmaktansa avcı olup kendi hikayemizi yazmanın vakti çoktan gelmiştir.